Çin-ABD Ortak Açıklamasının Ardında: 250 Yıllık Bir Güç Oyununa Dair

Yapıcı güçler, yıkıcı güçlerden her zaman daha fazla, bize döngüleri aşmamızda yardımcı olabilir.

Yazı: Liu Run

Giriş

Dün, Çin ve ABD ortak bir açıklama yayınladı.

(İnternetten görüntü)

Gümrük müzakerelerine ilişkin kesin rakamlar konusunda internette pek çok iddia var. Yaygın olarak dolaşanlardan biri, Çin'in Amerika'ya %10 gümrük vergisi uygulamayı sürdürmesi; Amerika'nın ise Çin'e %10 eşdeğer gümrük vergisi ve %20 "fentanil vergisi" uygulamayı sürdürmesidir. Ayrıca, %24 gümrük vergisinin karşılıklı olarak eklenip eklenmeyeceği, 90 gün sonra, sonraki müzakerelerin sonuçlarına göre belirlenecektir.

Ticaret savaşı, nihayet aşamalı bir sonuç aldı. Bir ay önceki gibi gerilim dolu değil, bu da insanın içini rahatlattı.

Ama bu hava ne kadar sürecek? 90 gün sonra, herkes mutlu mu olacak, yoksa yeni bir hamle mi yapılacak?

Kötü bir şey söylemek zor.

Yüzeyde, Çin ile ABD arasındaki oyun tarife engellerinde yatıyor. Ama aslında Çin ile ABD arasındaki anlaşmazlık, ekonomik düzende söz hakkı ve hatta yeni dünya modelinin hakimiyeti ile ilgilidir.

Neden böyle söylüyorsun?

Bu büyük bir konu, birkaç kelimeyle net bir şekilde ifade etmek zor. Ama iyi ki böyle birini tanıyorum: Ray Dalio.

Onu duymuş olabilirsiniz, köprü suyu fonunun kurucusu, yüz milyar dolarlık varlıkları yönetiyor, "Prensipler" adlı o süper çok satan kitabı yazdı. Ama bence, onun en büyük yeteneği sadece bu başarılar değil, aynı zamanda çok makro şeyleri açıkça anlatabilmesidir.

Bu sefer, onun bir videosunu öneriyorum, "Değişen Dünya Düzeni". Videoda, Ray Dalio son 500 yılın tarihini araştırıyor, büyük güçlerin rekabetine dair birçok görüş ve derin düşünceler paylaşıyor.

Bu videoyu anlamak, belki de bu seferki Çin-ABD ortak açıklamasının dolaylı anlamını ve Çin-ABD mücadelesinin yönünü anlamanızı özellikle kolaylaştıracaktır.

Bu yüzden, videodaki birkaç çok önemli kavramı seçtim ve sana bazı açıklamalar ve bilgiler vermeye çalıştım.

Hazır mısın? Başlıyoruz.

01 Büyük Döngü

Büyük döngü.

Bu, videoda en çok bahsedilen bir kavramdır.

İnsanın ömründe genç ve dinç olduğu zamanlar olduğu gibi, yaşlı ve yorgun olduğu zamanlar da vardır. Ülkeler için de durum pek farklı değildir. Geçmişe baktığımızda son 500 yıl içinde büyük bir ülkenin yükselişi ve çöküşü genellikle yaklaşık 250 yıl sürmüştür.

  • (Bilgi kaynağı: "Değişen Dünya Düzeni") *

Bu 250 yıl genellikle yükseliş, zirve ve düşüş olmak üzere üç aşamayı içerir.

Yükseliş, bir insanın gençliği gibidir.

Halk çalışkan ve eğitime değer verirse, o zaman Hollanda'nın bir zamanlar olduğu gibi hızla Avrupa'nın bilgi merkezi haline gelir. Teknolojik yenilikler sürekli olarak ortaya çıkar, tıpkı İngiltere'nin sanayi devrimi gibi. Ekonomi hızlı bir şekilde gelişir ve zirveye ulaşır.

Zirve, tıpkı olgunluk dönemi gibi.

Ekonomi, askeriye, kültür, dünyanın zirvesinde. Kendi parası, sert bir para birimi haline geldi. İster o zamanki Hollanda florini, sterlini, ister şimdi ki Amerikan doları olsun. Herkes yaşamın tadını çıkarmaya başladı, borç alarak harcama yaptı, bu da çöküşün tohumlarını ekti.

Çöküş, yaşlılık dönemi gibi.

"Büyük" konumunu sürdürmenin maliyeti giderek artıyor, gelir gideri karşılamıyor. Tıpkı bir zamanlar Hollanda ve İngiltere'nin her yeri kolonileştirmesi gibi, bu da kendilerini zayıflattı. Zengin ve fakir arasındaki fark büyüyor, yeni yükselen büyük güçler ise dikkatle izliyor. İç sorunlar ve dış tehditler altında, zorunlu olarak hüsranla sahneden çekilmek zorunda kalıyor.

Bu modeli anladıktan sonra, bugünün dünyasına geri dönüp bakınca, biraz daha netleşti mi?

Şu anda Amerika, muhtemelen olgunluk zirvesini geçmiştir ve yaşlanmaya başladığını göstermektedir. Çin ise, kanatlarını iyice açmış ve birinci olma çabasındadır.

Sürekli ortaya çıkan çatışmaların temel nedeni, belirli bir liderin göreve gelmesiyle (örneğin Trump) veya belirli bir politikanın uygulanmasıyla (örneğin %200'lük gümrük vergisi politikası) ilgili değildir.

Çünkü, "büyük patron" konumunun değişimi, kaçınılmaz olarak çatışmalara yol açar. Önde gelen büyük güçler, düşüşlerinden önce mutlaka bir mücadele verirler.

Tamam. Şimdi, kamerayı biraz daha yaklaştırarak bu süreci dikkatli bir şekilde gözlemleyelim.

02 Büyük Güçlerin Yükselişi

Bir büyük gücün yükselişi neyi gerektirir?

Hayal et, yeni bir savaşı kazandın. Ülke huzur içinde, kimse sana meydan okumaya cesaret edemiyor.

Bu noktada, önce büyük bir işi halletmeniz gerekiyor: Eğitimi iyi bir şekilde sağlamak.

Eğitim, daha yüksek bir üretkenlik getirecektir.

Bir örnek verelim, o yılın Hollanda'sı. Habsburg Hanedanı'nı yendikten sonra, kamusal eğitimden faydalanarak, yenilikçilik yeteneklerinin patlamasını sağladılar ve dünya çapında önemli buluşların 1/4'ünü katkıda bulundular. İçinde dünyanın etrafında dolaşabilen yelkenli de var.

Üretkenliğin artmasıyla birlikte, ürünleriniz daha rekabetçi hale geliyor. Ürünler daha fazla satıldıkça, eğitimde daha fazla yatırım yapma imkanı da doğuyor. Bu süreç, bir kar topu gibi.

Ama bu kar topunun daha hızlı yuvarlanmasını istiyorsanız, bir "hızlandırıcı"ya ihtiyacınız var: sermaye piyasası.

Örneğin, kredi, tahvil ve hisse senedi piyasaları, insanların tasarruflarını yatırımlara dönüştürmesine olanak tanıyarak yeniliklere finansman sağlar ve başarıyı paylaşır. Böylece, Hollandalılar ilk halka açık şirket olan Hollanda Doğu Hindistan Şirketi'ni ve bunun finansmanını sağlamak için hisse senedi piyasasını kurdular.

Ve yükselen tüm ülkeler, sermaye çekmek ve dağıtmak için bir dünya finans merkezi geliştirecektir.

Örneğin, Hollanda döneminde Amsterdam dünya finans merkeziydi. İngiltere döneminde Londra. Şimdi ise New York. Çin de hızla kendi finans merkezini oluşturmaya çalışıyor.

Bir ülke küresel en büyük ticaret ülkesi haline geldiğinde, o ülkenin para birimi, küresel olarak tercih edilen ticaret aracı haline gelecektir.

Bu, rezerv para birimidir.

03 Rezerv Para

Rezerv para, Hollanda'nın güçlü olduğu dönemdeki Hollanda florini, Britanya İmparatorluğu'nun "güneşin batmadığı" dönemindeki sterlini ve İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana yeşil dolarları ifade eder.

Arkasında güçlü bir ekonomi, askeri güç ve istikrarlı bir finansal sistem var.

Ve kendi para birimi «rezerv para» haline geldiğinde, bu ülkenin «özel ayrıcalıklara» sahip olduğu anlamına gelir.

Örneğin, diğer ülkelerden daha kolay borç alabilirsiniz. Çünkü, dünya genelinde herkes para biriminizi elinde tutmak istiyor.

Bu aynı zamanda, paranız bittiğinde, sadece para basma makinesini çalıştırmanız gerektiği anlamına geliyor; "şıngırdı" sesleriyle para basarak dışarıda eğlenip harcama yapabilirsiniz, başkaları da bunu kabul eder.

Harika.

Ancak, bir ülke "refah" içinde yaşamaya alıştığında, iç yapısında genellikle bir kriz ortaya çıkar.

04 Zengin ve Fakir Arasındaki Fark

Hâkim devlet olgunluk dönemine girdiğinde, kanser hücreleri gibi kendini güçlendiren bir sorun ortaya çıkar:

Fakir ve zengin arasındaki fark.

Para kazandığınızda, elbette çocuğunuza daha iyi bir eğitim, daha yüksek bir başlangıç sağlamak istersiniz. Para kazandığınızda, doğal olarak varlıklarınızı daha iyi dağıtmak istersiniz, burada birkaç fon alırsınız, orada bir ev edinirsiniz.

Bu, çalışarak para kazanmakla kıyaslandığında çok daha hızlı.

Hükümet bunun farkına vardığında zenginlerden vergi almaya başladığında, zenginler servetlerinin tehdit altında olduğunu hisseder ve varlıklarını daha güvenli bir yere transfer eder, bu da ülkenin ekonomik temelini ve vergi gelirini daha da zayıflatır, kötü bir döngü oluşturur.

Zamanla, sosyal sınıflar katılaşmaya başlar.

Sıfırdan başlamak, sınıf atlamak giderek daha zor hale geliyor.

Ve çoğu insan kuralların adil olmadığını, harcanan emekle elde edilen sonuçların orantısız olduğunu düşünmeye başladığında, nefret ve memnuniyetsizlik, orman yangını gibi yayılacaktır.

Sonra ne oldu? Toplum parçalanmaya başladı.

"Biz" ve "Onlar" arasındaki sınır giderek daha belirgin hale geliyor.

İki taraf var, bir taraf "zenginleri soyarak yoksullara yardım etmek" istiyor, diğer taraf ise "özel mülkiyeti korumak" istiyor.

Yırtılma, ülkenin gücünü büyük ölçüde tüketir.

Hollanda'daki "Altın Çağ"ın sonuna ve İngiltere'deki Viktorya döneminin sonuna bakın. Toplum içindeki çelişkilerin yoğunlaşması, imparatorluğun refahtan düşüşe geçtiğinin önemli bir işaretidir.

Şimdi, bugün Amerika'nın siyaseti neden bu kadar kutuplaşmış ve karşıt olduğunu, toplumsal meselelerin neden durmaksızın tartışıldığını büyük ihtimalle anlayabiliyorsunuz.

Çünkü bu, olgunluk dönemindeki bir ülkenin tipik özelliğidir; bu sadece iç politika belirleme ve uygulamayı etkilemekle kalmaz, aynı zamanda Amerika'nın Çin ile uzun vadeli rekabetinde bir araya getirebileceği uzlaşmayı ve gücü de zayıflatır.

Geçmişteki egemen, rezerv para biriminin kötüye kullanımı nedeniyle ağır borçlar yüklenmiş ve giderek büyüyen zengin-fakir uçurumu nedeniyle zayıflamıştır.

Peki, bu zorlukla karşılaştığında, ne tür bir "ilaç" çıkararak hayatta kalmaya çalışabilir?

05 Para Bastığı Makine

Tarih, bize tekrar tekrar anlatıyor. Bu reçetenin büyük olasılıkla adı:

Para basma makinesi.

Ah. Neden kemer sıkmıyor, mali sıkılaştırma yapmıyor ya da doğrudan iflas ilan edip borçlarını temerrüde düşürmüyor?

İki seçenek, teorik olarak mümkün, ama politik olarak çok zor.

Mali sıkılaştırma, sosyal yardımları ve kamu harcamalarını azaltmak anlamına geliyor. Halk kesinlikle buna karşı çıkacaktır. Oylama kağıtları da mı kalacak?

Borç iflası, ulusun kredi itibarının tamamen iflas ettiği anlamına gelir ve finansal sistem doğrudan çöker. Artık kim sana borç vermeye cesaret edebilir?

Buna karşılık, para basmak, "en az acı veren" bir seçim gibi görünmektedir.

Her ne kadar herkes bunun "zehir içerek susuzluğu gidermek" olduğunu bilse de, en azından önlerindeki borç baskısını aşmayı başarabilirler.

Sonra mı? Düşünmeye değmez, geleceğin bilgeliğine güven.

Enflasyonun acısı, bu parayı elinde bulunduran herkesin, hem yerli halkın hem de yabancı alacaklıların, birlikte paylaşması "adaletli" görünüyor.

Ama, para basmak gerçekten her şeye çare mi?

Tabii ki hayır. Bu, bir dizi olumsuz etkiye yol açacaktır.

Örneğin, para artık değerli değil.

100 lira, yarın sadece 80 lira değerinde şeyler alabileceğim. Yiyecek, giyecek, ihtiyaçlar, fiyatlar sürekli artıyor.

Örneğin, varlık balonu daha da yükseldi.

Baskı yapılan para, reel ekonomiye akmadı, istihdam yaratmadı, aksine borsa, emlak ve altın piyasalarına akarak varlık fiyatlarını yükseltti.

Varlık sahibi olanların serveti artmaya devam ediyor. Varlığı olmayanlar enflasyon tarafından daha da geride bırakılıyor.

Artık, 2008'deki mortgage krizi ve 2020'deki pandemik ekonomik kriz sonrası Amerika'nın neden bu kadar büyük mali teşvikler uyguladığını büyük ihtimalle anlayabiliyorsunuz.

Çünkü, sürdürülemez büyük borçlar ve küresel rekabet gücünü korumak yüzünden, para basmak en kolay seçenek haline geldi.

Buna rağmen, enflasyonu artırabilir, balonlar yaratabilir ve doların itibarını uzun vadede zedeleyebilir.

Gücün düştüğünde, borçları ödeyemediğinde ve hala sürekli para basıyorsan, kim sana güvenebilir? Sana güvenenlerin sayısı giderek azalır, herkes senin para ve varlıklarını satmaya başlar, finansal çöküş başlar.

Hollanda florini ve pound'un tarihi, bu durumu doğrulamaktadır. Dolar, hala baskın para birimi olmasına rağmen, giderek artan borç yükü ve potansiyel güven krizi, kötüye gidebileceğine dair ipuçları vermektedir.

2024'te ABD'nin toplam mal ithalatı 3.3 trilyon, mal ihracatı 2.1 trilyon dolardır. Geçen yıl Amerikalıların harcadığı para, kazandıklarından 1.2 trilyon dolar daha fazlaydı, bu da yaklaşık 9 trilyon yuan eder.

Bu noktada, dünya son derece istikrarsız bir aşamaya girdi:

Geçiş dönemi.

06 Geçiş Dönemi

Önceki bölümde bahsettiğimiz gibi, her büyük döngünün süresi yaklaşık 250 yıldır ve bu süre zarfında genellikle 10-20 yıllık bir geçiş dönemi ortaya çıkar. Geçiş dönemi, aynı zamanda şiddetli çatışmaların yaşandığı bir dönemdir.

Ve Çin-Amerika rekabeti, bu geçiş döneminin merkezinde yer alıyor.

Bugün Amerika için üç büyük olay zaten ortaya çıktı.

İlk olay, "Para sadece basılabilir".

Ülkenin borçlarını geri ödemek için yeterli parası yok. Faiz oranları zaten en düşük seviyeye indi. Merkez bankası, borçları ödemek için para basmaya başladı. Her yıl, mali harcamalar borçlanarak desteklenmek zorunda.

İkinci olay, "insanların kalbinin dağılmaya başlaması".

Toplumda, "barut kokusu" özellikle yoğun. Bunun kökeni, zengin ile fakir arasındaki farkın çok büyük olmasında. Zenginler varlıklarını korumak isterken, fakirler yeniden dağıtım umuduyla mücadele ediyor ve siyaset birbirine saldırmanın bir savaş alanı haline geliyor.

Üçüncü olay, "dış büyük güçlerin, gözünü dikmesi".

Çin, yükseliyor.

Güç dengesi değiştiğinde, mevcut dünya düzeni artık uyumlu değil.

Ülkeler arasında, mahkeme gibi ihtilafları barışçıl bir şekilde çözme mekanizması eksik. Bu nedenle, sonuçta genellikle her yönüyle güç mücadelesi veya hatta savaş yoluyla "büyük" olanı belirlemek zorunda kalıyor.

Aynı şeyler tarih boyunca birçok kez olmuştur.

Bu tür bir durumun en son ortaya çıkması 1930'dan 1945'e kadar olan dönemdir. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, Amerika Birleşik Devletleri Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu ve Bretton Woods sistemi kurulumunu liderlik etti ve savaş sonrası dünya düzenini dolar merkezli olarak belirledi.

Eski döngü sona erdi, yeni döngü başladı.

Tarih, işte böyle birbiri ardına gelen yükselişler ve düşüşler döngüsü içinde, hızla ilerliyor.

Peki, bu kuralları anladıktan sonra, sıradan insanlar ne yapmalı?

07 2 Tavsiye

Dalio'nun araştırması, sadece merak gidermek veya yatırımlara referans sağlamak için değil.

Bu kuralları ortaya koyarak, içinde bulunduğumuz zamanı daha iyi anlamamıza ve daha akıllıca seçimler yapmamıza yardımcı olmayı umuyor.

Son olarak videonun sonunda Ray Dalio iki öneride bulundu.

  1. Gelirine göre harcama yap. 2) Birbirine iyi davran.

Bu tam olarak ne anlama geliyor?

Gelirine göre harcama yapmak, şudur: Ne kadar kapasiten varsa o kadar iş yap, aşırı borçlanmaktan kaçın.

Bir ülke için, eğer uzun vadede harcadığı, kazandığından fazlaysa ve borçla geçinmeye çalışıyorsa, kesinlikle sorun yaşayacaktır. Bir birey için, nakit akışını ve borçlarını iyi yönetmek, gelecekteki belirsizliklerle başa çıkmanın temelidir.

Bu belirsizliklerin en büyük kesinlik olduğu çağda, elinde nakit olanın gönlü rahattır.

Birbirimize iyi davranmak, daha fazla iyilik, daha az kötü niyet demektir.

Bir toplum için, eğer içsel çelişkiler çok fazlaysa, büyük enerji tüketimine yol açar ve son derece zayıf hale gelir. Ancak adaleti teşvik etmek ve iş birliği yapmak, bağlayıcılığı ve rekabetçiliği korumanın tek yoludur. Bireyler için ise, çok sesli bir toplumda anlayış ve iletişim arayışına girmek, karşıtlıkları körüklemekten ziyade daha önemlidir.

Yapıcı güç, yıkıcı güçten her zaman daha fazla, dönemleri aşmamıza yardımcı olur.

2025 yılının bugünden geriye doğru 500 yıla bakıldığında, şu anki "dağınık" dünya biraz daha netleşmiş gibi görünüyor.

Bu dünya, derin bir dönüşüm yaşıyor.

Bir büyük ülke, kendini yenilik ve ilerleme ile değil, vergi artırımı, yaptırımlar ve baskılarla güç gösterisi yaparak kanıtlamaya başladığında; sorunları çözmek için birlik ve akıl yerine para basma ve kutuplaşmayı körükleyerek iktidarını sürdürmeye çalıştığında, onun geleceği belki de kendiliğinden anlaşılır hale gelmiştir.

Tıpkı bir zamanlar dünyayı saran dev bir gemi gibi. Kaptan sürekli motora yakıt ekliyor, geminin daha hızlı gitmesini istiyor. Ama unuttu, geminin bölmeleri su almaya başladı, mürettebat birbirini suçluyor ve fırtına yaklaşıyor.

Bu, kimin haklı ya da haksız olduğu meselesi değil, bu bir düzen, bir döngünün gücüdür.

Bireyler olarak yapmamız gereken tek şey, uyanık kalmak, harcamalarımızı gelirimize göre ayarlamak ve birbirimize iyi davranmaktır.

Bu belirsizlikle dolu çağda, belki de en önemli şey, kimin haklı kimin haksız olduğu tartışması değil, içsel huzuru ve sağduyuyu korumaktır.

Fırtına sonunda geçecek, güneş sonunda doğacak.

O zamana kadar, olanı izliyoruz.

View Original
The content is for reference only, not a solicitation or offer. No investment, tax, or legal advice provided. See Disclaimer for more risks disclosure.
  • Reward
  • Comment
  • Share
Comment
0/400
No comments
  • Pin